Resim yok,
Yazı yok,
Bu ara sadece iş var hayatımda :)
Evet yeni bir işe başladım. Çok yoğun, çok hareketli başladım.
Bolca seyahat ettim.
Uzun zamandır ne gazete okudum, ne blog takip ettim, ne de tv izledim, değişik bir döngüdeyim ama mutluyum :)
Şans dileyin, her şey güzel olacak ;)
Küp'ün Küpü
Biraz Ordan Biraz Burdan
16 Nisan 2010 Cuma
29 Mart 2010 Pazartesi
Bir Başlangıç
Sadece uyumak istiyorum !
Bu aralar öyle yoğunum ki, hafta içi iş yetmezmiş gibi hafta sonu da kursa başladım. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde. Ankaralılar bilirler, Ankara'nın böyle bir yere çoktan ihtiyacı vardı, neyse ki Panora'da buna bir çözüm bulundu. Eski TRT spikerlerinden Mehpare Çelik'ten iletişim dersleri almaya başladım, ilk 5 hafta diksiyon eğitimi var. Diksiyon eğitimi dediğimde annem dahil çevremdekiler şaşırdı, hayırdır bizim kızın konuşmasında bir sorun mu var diye herhalde :) İş için sunumlarda bulunduğumdan dolayı daha düzgün olsun istedim konuşmam, hem kimbilir belki ilerde kendi Tv programımı hazırlayıp sunarsam siz sevgili izleyicilerime bir hata yapmamış olurum dedim :) Kendimi güzel ve çok doğru konuşuyor sanıyormuşum meğer, Edebiyat derslerim hep iyiydi, ÖSS sınavında Türkçe'deki tüm sorulara doğru yanıt verip rekor kırmıştım :) ama kursta hep kulaktan duyma bilgilerle bazı kelimeleri yanlış vurguladığımızı öğrendim, mesela ;
Bu aralar öyle yoğunum ki, hafta içi iş yetmezmiş gibi hafta sonu da kursa başladım. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde. Ankaralılar bilirler, Ankara'nın böyle bir yere çoktan ihtiyacı vardı, neyse ki Panora'da buna bir çözüm bulundu. Eski TRT spikerlerinden Mehpare Çelik'ten iletişim dersleri almaya başladım, ilk 5 hafta diksiyon eğitimi var. Diksiyon eğitimi dediğimde annem dahil çevremdekiler şaşırdı, hayırdır bizim kızın konuşmasında bir sorun mu var diye herhalde :) İş için sunumlarda bulunduğumdan dolayı daha düzgün olsun istedim konuşmam, hem kimbilir belki ilerde kendi Tv programımı hazırlayıp sunarsam siz sevgili izleyicilerime bir hata yapmamış olurum dedim :) Kendimi güzel ve çok doğru konuşuyor sanıyormuşum meğer, Edebiyat derslerim hep iyiydi, ÖSS sınavında Türkçe'deki tüm sorulara doğru yanıt verip rekor kırmıştım :) ama kursta hep kulaktan duyma bilgilerle bazı kelimeleri yanlış vurguladığımızı öğrendim, mesela ;
- kendi kendine (biz açık e'li konuşmaya alışmışız, bunu bir de kapalı e'li söylemeye çalışın, kedi der gibi mesela, komik geliyor başlarda biraz :)
- Handan (ne var bunda demeyin, eski Türk filmi edasında söylemek gerekiyormuş, ilk a'nın üzerinde inceltme var gibi okuyacağız, aynı şekilde Adnan'da öyle )
- Elçin (bu da kapalı e, "elimiz" derken kullandığımız e gibi, büyükelçi derken de kapalı e)
- inkılap (yine a'nın üzerinde inceltme var, ben direk lap diye okuyormuşum:)
Daha ünlüleri yeni bitirdik, bu hafta ünsüzler var, sonra şiir okumalara geçeceğiz. Bu arada düzgün de yazmaya çalışıyorum, çünkü hocamıza blog adreslerimizi de verdik, es kaza okumaya kalkarsa neler neler söyler tahmin edebiliyorum :)
MSM'de daha pek çok değişik aktivite var, tiyatro kursu, actor studio, konservatuar, modern dans...Detaylara buradan bakabilirsiniz.
23 Mart 2010 Salı
Bi Kitap: Kayıp Gül
Uzun zamandır beklettiğim birkaç kitap vardı. Nihayet aralarından birini tamamlayabildim. Bu aralar hep 2 kitabı bir arada okumaya çalışıyorum, biri klasik roman tarzında oluyor, diğeri daha psikoloji, sosyoloji ya da kişisel gelişimi içeren kitaplar. Tabi biraz ağır ilerliyorum bu durumda bir de ofiste duran işimle ilgili gelişim kitaplarım var, yani daha okunacak bi dolu kitabım var ve her ay yenileri ekleniyor ama ben yetişemiyorum!!! Bu arada http://www.kitapyurdu.com a teşekkürlerimi sunuyorum, hem kitapların fiyatı daha uygun, hem de doğum günlerinde ücretsiz kargosu var ;)
Kayıp Gül ince bir kitap olmasından dolayı sanırım diğerlerine fark atarak okunmasını tamamladı geçen haftasonu itibariyle :) Kitabın tanıtımları ve röportajları o kadar yaygındı ki, benimde bir fikrim olsun istedim ama hayal kırıklığına uğradım açıkçası. Kitabın üzerinde Türklerin Küçük Prens'i yazıyordu, Küçük Prens ve Simyacı'yı sevenler buna da bayılacak gibi yazılar vardı, bunlara aldandım sanırım, bir kere o kitapların yanından bile geçemez bence, olmayan edebiyat bilgimle eleştiri yapmak haddim değil tabi ki ama kitapta sadece çok iyi bir marketing yapılmış, o kadar. Elif Şafak'ın Aşk'ı tanıtması gibi, nereyi açsanız karşınıza çıkıyor...Ama yine de güzel duygular bırakan bir kitap...
20 Mart 2010 Cumartesi
12 Mart 2010 Cuma
Bi Film: The Hurt Locker
Bildiğiniz gibi birkaç gün önce Oscar ödülleri açıklandı. Genelde her yıl Oscar kazanan en iyi filmi Oscar açıklandıktan sonra izleme şansına sahip oldum, sanırım kendimce "hımmm, bi izliyim bakalım Oscar'lıklıymış film" diye test ediyorum, Oscar almak kolay bakalım ben beğenecek miyim :) Geçen yıl Oscar alan "Slumdog Millionare" filmini de Oscar açıklandıktan hemen sonra izlemiştim. Gerçekten çok farklı bir senaryosu vardı, biraz eski Türk filmlerini andırdı bana açıkçası ama tabi günümüze uyarlanışı ve filmin akışı bambaşkaydı.
Bu yıl ödül alan film "The Hurt Locker" ise şu an vizyonda ama bir an önce izlemek için sabredemedim, internetten izledim dün. Savaş ve asker filmlerinden hiç bir zaman hoşlanmadım, izlerken çok keyif alamadım, biraz uzaktı bana biraz yabancı...Bu filmde ise daha başka bir şeyler vardı, çok basitti, çok gerçekti, kanlı sahneler, abartılı aksiyonlar yoktu, doğaldı...Sanırım bu bana yeterli geldi ama izledikten sonra yine de mutlu olmadım, olamadım, neticede savaş vardı gerçekten ve bu olaylar bir yerlerde yaşanıyordu, o yüzden bu tarz kurgular, yani gerçek olaylardan, hikayelerden yapılan filmler hep bir hüzün veriyor bana...Ama Oscar'ı haketmiş tabi, benden de geçer not aldı :)Film zaten En İyi Film dahil 6 dalda Oscar kazandı, bu filmin yönetmeni Kathryn Bigelow da En İyi Yönetmen Oscar'ını kazanan ilk kadın yönetmen olarak Oscar tarihine geçti. Bu aslında çok büyük bir olay, düşünsenize Oscar'ın 82. töreni düzenlendi ve ilk defa bir kadın yönetmen ödül aldı, hem de bir savaş filmiyle, üstelik çokta genç, gerçekten büyük başarı.
Biraz da magazin tarafından bakarsak o gece ödül alan genç yönetmen Kathryn Bigelow şıklığı, zarifliği ve mütevaziliğiyle de herkesi etkilemiş gibi görünüyor. Ben çok beğendim...
Bu yıl ödül alan film "The Hurt Locker" ise şu an vizyonda ama bir an önce izlemek için sabredemedim, internetten izledim dün. Savaş ve asker filmlerinden hiç bir zaman hoşlanmadım, izlerken çok keyif alamadım, biraz uzaktı bana biraz yabancı...Bu filmde ise daha başka bir şeyler vardı, çok basitti, çok gerçekti, kanlı sahneler, abartılı aksiyonlar yoktu, doğaldı...Sanırım bu bana yeterli geldi ama izledikten sonra yine de mutlu olmadım, olamadım, neticede savaş vardı gerçekten ve bu olaylar bir yerlerde yaşanıyordu, o yüzden bu tarz kurgular, yani gerçek olaylardan, hikayelerden yapılan filmler hep bir hüzün veriyor bana...Ama Oscar'ı haketmiş tabi, benden de geçer not aldı :)Film zaten En İyi Film dahil 6 dalda Oscar kazandı, bu filmin yönetmeni Kathryn Bigelow da En İyi Yönetmen Oscar'ını kazanan ilk kadın yönetmen olarak Oscar tarihine geçti. Bu aslında çok büyük bir olay, düşünsenize Oscar'ın 82. töreni düzenlendi ve ilk defa bir kadın yönetmen ödül aldı, hem de bir savaş filmiyle, üstelik çokta genç, gerçekten büyük başarı.
Biraz da magazin tarafından bakarsak o gece ödül alan genç yönetmen Kathryn Bigelow şıklığı, zarifliği ve mütevaziliğiyle de herkesi etkilemiş gibi görünüyor. Ben çok beğendim...
8 Mart 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)